1-SAKARYA COĞRAFYASI
Şehrimizin en önemli yükseltileri Kuzey Anadolu Dağları üzerinde yer alır. Sapanca Gölü’nün güneyinde Samanlı Dağları, Geyve Boğazı’nın doğusunda ise Kapıorman ve Almacık Dağı ile Katırlı Dağları bulunur. Hendek - Kocaali arasındaki yükselti de Çamdağ adıyla bilinir. Sakarya’nın en yüksek noktası Almacık Dağı’nda yer alan Dikmen Tepe’dir. (1724 m)
Ovalar
Yaşadığımız şehrin ortasından geçen Kuzey Anadolu Fayı (KAF), ülkemizdeki en uzun ve en tehlikeli deprem kuşağını oluşturur. Ürettiği onlarca deprem ile üzerinde yer alan şehirleri defalarca yok ettiği bilinir. Ancak Sakarya’nın yer şekillerini incelerken KAF’ın yıktıklarına değil yaptıklarına bakmak gerekir. Faylar üzerinde meydana gelen büyük kırılmalar, tektonik ova dediğimiz çöküntüleri oluşturur. Akova (Adapazarı Ovası), Pamukova ve Sapanca Gölü çukuru bu şekilde oluşmuştur. Geyve Boğazı’nın birbirine bağladığı Adapazarı, Pamukova ve Söğütlü Ovası; Sakarya Nehri’nin taşıdığı alüvyonlarla zenginleştirdiği tarım alanlarına sahiptir.
Akarsular
Sakarya Nehri, Eskişehir’in Çifteler ilçesi yakınlarından doğar. Kollarıyla birlikte toplam uzunluğu 824 km’dir. Ülkemizin en uzun üçüncü nehridir. İlimizin sınırları içindeki uzunluğu ise 159 km’dir. Afyon, Eskişehir, Ankara ve Bilecik illerini geçtikten sonra dik ve dar yamaçlı Geyve Boğazını oluşturup Adapazarı Ovası’na ulaşır. Karasu’dan Karadeniz’e dökülürken deniz kıyısındaki akıntılar nedeniyle delta geliştirmekte zorlanır. Şehrimizin diğer akarsuları: Mudurnu Çayı, Çark Suyu, Maden Deresi, Dinsiz Çayı, Darıçay Deresi, Akçay, Karaçay, İstanbul Deresi, Yanık Deresi, Mahmudiye Deresi, Yırtmaç Deresi, Aygır Deresi, Değirmendere ve Büyük Melen Çayı’dır.
Yer altı Suları
Sakarya, yüzey sularında olduğu gibi yer altı suları varlığı açısından da oldukça zengindir. Ovanın taban suyu seviyesi yüksektir. Sapanca’nın güneyindeki dağlarda bulunan yamaç kaynaklarında şehrin ekonomisine de katkı sağlayan birçok su dolum tesisi bulunmaktadır. Şehrimizin aktif deprem bölgesinde olması, fay kaynaklı sıcak suların varlığını artırmıştır. Bu nedenle ilimizde çok sayıda kaplıca bulunmaktadır. Bunlar; Akyazı-Kuzuluk, Geyve-Acısu ve Ilıcasu ile Taraklı-Kil Hamamı Kaplıcaları’dır.
Göller
Sapanca Gölü, İzmit Körfezi’nin bir uzantısı iken zamanla meydana gelen yığılmalarla körfezden koparak oluşmuştur. Kapladığı alan 42 km2 dir. Güneyindeki dağlardan inen sellerle iyi beslenen göl, fazla suyunu Çark Deresi aracılığı ile Sakarya Nehri’ne boşaltır. Şehrin içme suyu ihtiyacını karşılar. Acarlar Longozu, şehrimizin en özel sulak alanlarından biridir. İçi su kaplı orman anlamına gelen longozlar, bitki ve hayvan çeşitliliği açısından çok zengindir. Gölde 2300 tür bitkinin yanında 243 kuş çeşidi bulunduğu tespit edilmiştir. Ayrıca bazı endemik bitki türlerine de ev sahipliği yapmaktadır. Su menekşesi, bu endemik türlerden biridir. Karasu ilçesinde yer alan Acarlar Longozu, kıyıya 2 km uzaklıktadır. 24 km2 lik büyüklüğüyle ülkemizde tek parça hâlinde bulunan en büyük longozdur. Şehrimizde yer alan diğer göller; Poyrazlar, Büyük Akgöl, Küçük Akgöl ve Çaltıcak’tır.
2. İNSAN YAŞADIĞI YERE BENZER
İnsan her dönemde doğayla etkileşim içinde olmuştur. Bazen yaşadığı coğrafyayı aşmak için mücadele etmiş, bazen de kendisine sunulan imkânları değerlendirerek fırsata çevirmiştir. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu’da ulaşım çeşitli yollarla sağlanmıştır. Özellikle engebenin az olduğu yerlerde ulaşım ağı gelişmiştir. Ulaşım sisteminin içinde yer alan köprüler ise aşılması zor nehirler karşısında bulunan bir çözümdür. Öyle ki ilkbahar aylarında taşan Sakarya Nehri, Bizans İmparatoru Justinianus’u bir köprü yaptırmaya mecbur bırakmıştır. Yapının tamamlanmasının ardından nehre karşı zaferini ilan eden imparator, köprünün kitabesinin bir bölümünde “Ey Sakarya! Eskiden gemilere yol vermeyen, yenilgisiz olan sen, bugün taştan çözülemeyecek bağlarla kelepçelenmiş yatıyorsun.” diyerek seslenmiştir. Şehrimizin olumlu ve olumsuz özelliklerinin eski zamanlardan beri insan yaşamını farklı şekillerde etkilediği söylenebilir.
3. SAKARYA’NIN NÜFUSU
Ülkemizde nüfusun dağılışını etkileyen faktörlerin başında yer şekilleri ve iklim gelmektedir. Sakarya, ülkemizde nüfusun yoğun olduğu yerlerden biridir. Verimli ve yerleşmeye elverişli topraklar, ulaşım ve sanayideki gelişmişlik; şehrin aldığı göçlerle nüfusunun hızla artmasına sebep olmuştur. Sakarya’da 2022 yılı sonu itibarıyla 1.060.876 kişi yaşamaktadır. Yıllık nüfus artış hızı yüzde 1,75’dir. İl genelinde km2 ye 220 kişi düşmektedir. Sakarya, nüfus bakımından Türkiye’nin en kalabalık 22. şehridir. Nüfusun en fazla olduğu üç ilçe sırasıyla Adapazarı, Serdivan ve Akyazı iken; nüfusun en az olduğu üç ilçe sırasıyla Taraklı, Karapürçek ve Söğütlü’dür.
Şehrin nüfus yoğunluğu, 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin kaybettiği topraklardaki Müslüman Türk halkının bu bölgeye yerleştirilmesi sonucu artmıştır. Göçler, Sakarya’nın zengin kültürel varlığının oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu nedenle Sakarya, kültürel olarak Balkanlarla Kafkasların buluşup Anadoluyla kaynaştığı noktadır.
4. SESİMİ DUYAN VAR MI?
Doğada kendiliğinden meydana gelen, can ve mal kaybına neden olan olaylara doğal afet denir. Deprem, sel, çığ, heyelan, erozyon ve orman yangını gibi olaylar buna örnek olarak verilebilir. Coğrafi özelliklerinden dolayı, Sakarya’da tarih boyunca çok sayıda doğal afet yaşanmıştır. Sakarya Nehri’ndeki taşkınlarla meydana gelen seller, Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki kırılmalarla oluşan depremler; şehrimizde en fazla can ve mal kaybına neden olan doğal afetlerdir. Türkiye, dünyanın en hareketli deprem kuşaklarından biri üzerinde bulunmaktadır. Topraklarımızın yarısına yakını birinci derece deprem bölgesi içindedir. Ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi şehrimizde de can ve mal kayıpları ile sonuçlanan büyük depremler olmuştur.
5. ADA KAZASINDAN SAKARYA İLİNE
ŞEHRİMİZİN İDARİ YAPISI
Sakarya ilinin 16 ilçesi bulunmaktadır. Bunlar; Adapazarı, Akyazı, Arifiye, Erenler, Ferizli, Geyve, Hendek, Karapürçek, Karasu, Kaynarca, Kocaali, Pamukova, Sapanca, Serdivan, Söğütlü ve Taraklı’dır. Şehrimiz, 1954 yılına kadar Kocaeli iline bağlı bir kaza (ilçe) olarak yönetilmiştir. Sakarya, 1 Aralık 1954 günü il ilan edilerek bugünkü idari yapısına kavuşmuştur.
ŞEHRİMİZİN İDARİ GELİŞİMİ
14.yy. • Orhan Gazi’nin fethiyle Türk idaresi altına alındı.
1520 • Ada kazası (ilçe) olarak yönetilmeye başlandı.
1868 • Adapazarı Belediyesi kuruldu.
1954 • Sakarya il olarak ilan edildi.
2000 • Adapazarı Büyükşehir Belediyesi kuruldu.
2008 • Adapazarı Belediyesi, Sakarya Büyükşehir Belediyesinin alt kademe belediyesi oldu.
2014 • İlin tüm ilçe belediyeleri büyük şehire bağlandı.
6. SAKARYA TARİHİ
İnsanlar, yerleşim yeri seçerken su kaynaklarının bol, iklim şartlarının elverişli olduğu yerleri tercih etmiştir. Sakarya, bu özelliklere sahip olmasından dolayı Anadolu’nun en eski yerleşim alanlarından biri olmuştur. Şehrimiz, Sakarya Nehri’nin hayat verdiği verimli topraklar üzerinde birçok medeniyete de ev sahipliği yapmıştır. Adını Sakarya (Sangarios) Nehri’nden alan şehrimizin Friglerle başlayan uygarlık yolculuğu; Lidyalılar, Persler, Büyük İskender İmparatorluğu, Bitinya Krallığı, Roma ve Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuyla devam etmiştir. 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’nun pek çok yerinde olduğu gibi bu bölgede de Türk fetihleri yoğunlaşmıştır. Sakarya ve çevresine ilk Osmanlı akınları 14. yy başlarında Osman Bey döneminde başlamış; Taraklı, Mekece, Akhisar (Pamukova), Geyve, Akyazı ve Hendek bu dönemde fethedilmiştir. Orhan Gazi zamanında ise dönemin komutanlarından Konur Alp tarafından Adapazarı da dâhil olmak üzere bölgenin tamamı Osmanlı topraklarına katılmıştır. Fethin ardından Orhan Bey, buraya kendi adıyla bilinen camiyi yaptırmıştır. Adapazarı adı, Osmanlı belgelerinde ilk kez Ada Karyesi (köyü) şeklinde 16. yy başlarında Kocaeli sancağına bağlı bir köy olarak geçmektedir. 1520 yılında kaza (ilçe) olmuş, 1868 yılında ise belediye teşkilatı kurulmuştur. 1 Aralık 1954 yılında ise il olmuştur. Şehrimiz, Osmanlı Devleti’nin başkenti olan İstanbul’a yakın konumuyla yüzyıllar boyunca önemli bir yere sahip olmuştur. Osmanlı Devleti döneminde gemi yapımında kullanılan kereste, sefere çıkan ordular için buğday ve saman temini Sakarya’dan sağlanmıştır. Verimli tarlalarında yetiştirilen birçok ürün saray mutfağının vazgeçilmezi olmuştur. Sakarya, konumu itibariyle İstanbul’un Anadolu’ya açılan kapısıdır. Bu nedenle millî mücadele döneminde de işgal güçlerinin hedefi olmuştur.
MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ: VATAN, MİLLET, SAKARYA!
Osmanlı Devleti, XX. yüzyıla geçmişin ağır yükünün yorgunluğuyla girdi. 1914 ile 1918 yılları arasında gerçekleşen I. Dünya Savaşı’ndan Osmanlı Devleti de yenik çıktı. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra düşman devletler Anadolu’da işgallere başladı. Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak başlattığı Milli Mücadele’de Sakarya da ön saflarda yer aldı. Bu dönemde Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi şehrimizde de milli cemiyetler kuruldu. Adapazarı ve Geyve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin yanı sıra Trakya Paşaeli Cemiyeti’nin bir şubesi açılarak vatansever bir duruş ortaya konuldu. İşgalleri protesto etmek için 24 Mayıs 1919’da düzenlenen mitinge çok sayıda kişi katıldı. Halit Molla, Yahya Kaptan, Kazım Kaptan, İpsiz Recep ve arkadaşları Adapazarı ve çevresinde mücadele eden Kuvayımilliyeciler olarak sadece işgal güçleriyle değil, bu güçlerle iş birliği yapan isyancılarla da mücadele ettiler. TBMM’nin açılmasının ardından Anadolu’da çıkan isyanlardan biri olan Adapazarı ve Hendek Ayaklanması bastırıldı.
Ali Fuat Paşa’dan (Cebesoy) aldığı emirle isyancıların üzerine yürüyen Yarbay Mahmut Bey’in Hendek’te şehit edilmesinin ardından, isyancılar 23 Nisan 1920’de meclisin açıldığı gün Adapazarı’nı ele geçirdi. Durumu haber alan Ali Fuat Paşa, Bursa’dan yola çıkarak Geyve üzerine yürüdü. Geyve Boğazı’nda işgalcilerin ve İstanbul hükûmetinin desteklediği Anzavur Ahmet’in güçleriyle yapılan çarpışmaların ardından boğaz Ali Fuat Paşa’nın kontrolüne geçti. Ethem Bey’in de bölgeye gelmesiyle birlikte Sapanca, Adapazarı ve Hendek’te kontrol sağlandı. Bu tarihten sonra Adapazarı bir süre Kuvayımilliye ile isyancılar arasında el değiştirdi. 26 Mart 1921 günü Adapazarı ve çevresi Yunan kuvvetleri tarafından işgal edildi. Bu işgal boyunca millî güçler Sakarya Nehri’nin doğusunda bir savunma hattı oluşturdu. 21 Haziran 1921 sabahı saat 04.00’te Sakarya Bölge Komutanlığı’nın görevlendirdiği üç baskın kolu, kısa bir çarpışmanın ardından şehrin kontrolünü ele geçirdi. Şehre ilk giren kuvvetler Halit Molla ve Kazım Kaptan’ın birlikleridir. Halit Molla kurtuluştan sonraki ilk sabah ezanını okurken Kazım Kaptan Türk bayrağını hükümet konağına çekti. Ülkemizde milli mücadelenin kazanılmasının ardından Cumhuriyet ilan edildi ve sonrasında birçok alanda yenilikler yapıldı. Adapazarı’nda da eğitim, bayındırlık, ulaşım, sanayi, ticaret ve toplumsal alanda büyük gelişmeler yaşandı.
BÜYÜK BULUŞMA: ATATÜRK SAKARYA’DA
Mustafa Kemal Paşa’nın Sakarya Zaferi’nde Yunan Taarruzu’nu durdurmasının üzerinden yaklaşık bir yıl geçmişti. Meclisin ‘‘Gazi’’ unvanıyla taçlandırdığı Paşa, Yunan güçlerini Anadolu’dan söküp atmak için hazırlanırken tüm Avrupa Anadolu’da neler olduğunu merak ediyordu. Fransız gazeteci yazar Claude Farrere (Klod Farer) girişimleriyle Gazi’den randevu almayı başarmıştı. Buluşma İzmit’te gerçekleşecekti. Ancak Gazi’yi İzmit’e gitmeden önce Adapazarı’nda birileri bekliyordu: Sevgili annesi Zübeyde Hanım ve kız kardeşi Makbule Hanım.
En son görüştüklerinde, annesi Gazi’yi Kurtuluş Savaşı’nı başlatacağı Samsun yolculuğuna uğurlamıştı. Görüşmeyeli üç yıl olmuştu. Buluşmaya giderken yanındakiler Zübeyde Hanım’ın heyecanlandığını düşünerek onu sakinleştirmeye çalıştılar: “Ben sakinim. Hiç telaş etmeyiniz. Oğlumu görmeye gidiyorum. Oğlum hiç değişmemiştir. Hiç mağrur olmamıştır.” diyerek karşılık vermişti Zübeyde Hanım. Onun oğlunu görmeye giderken duyduğu sevincin başlıca sebebi, aldığı unvanlar veya kazandığı zaferler değil; sadece kendini gurura kaptırmamasıydı. Gazi, 14 Haziran 1922’de bugün Atatürk müzesi olan istasyonun yanındaki evin balkonunda Sakaryalıların huzurunda annesiyle kucaklaşarak hasret giderdi. Bu tarihi ve duygusal buluşmanın doruğa çıkardığı heyecanla meydandaki kalabalıktan gelen ‘‘Allah ayırmasın.’’, ‘‘Yaşa Mustafa Kemal Paşa, Yaşa!’’ sesleriyle ortalık çınlıyordu. Claude Farrere ile İzmit’te buluştuktan sonra birlikte tekrar Adapazarı’na dönen Gazi, 21 Haziran Adapazarı’nın kurtuluş kutlamalarına katıldı. Bugünkü Sabihahanım Ortaokulunu, Ahşap ve Demir Fabrikalarını (Zirai Donatım Kurumu) ziyaret etti. Gazi, 22 Haziran’da Geyve’de askerî birlikleri denetledikten sonra Taraklı’ya geçmiş, 24 Haziran 1922’de Ankara’ya dönmüştür. Yaklaşık iki ay sonra gerçekleşecek olan Büyük Taarruz ile Millî Mücadele’nin askerî aşaması zaferle sonuçlanmıştır.
7. KOMŞU VE KARDEŞ ŞEHİRLER
Sakarya’nın komşu olduğu şehirlerle tarihî ve kültürel bakımdan ortak özellikleri vardır. Bu durum; şehrimizin komşularıyla güçlü, derin ve sıcak ilişkiler kurmasını sağlamıştır. Şehrimiz; doğusunda Düzce, güneydoğusunda Bolu, güneyinde Bilecik, batısında Kocaeli ve güneybatısında Bursa ile komşudur.
KARDEŞ ŞEHİRLERİMİZ
Şehirler arasında derin ve uzun süreli ortaklıklar kurulur. Kardeşlik kuran şehirler; kültürel, ekonomik, çevresel sorunlar ve sınır ilişkisi gibi alanlarda iş birliği yaparlar. Bu anlamda kardeş şehirlerin ortak özelliklerinin bulunması önemlidir. Kurulan kardeşliğin devamlılığı bu benzerliklerin varlığına bağlıdır. Şehrimiz Sakarya, ülkemizdeki ve yurt dışındaki bazı şehirlerle kardeşlik bağı kurmuştur. Yurt içinde; Kocaeli’nin Körfez, Van’ın Bahçesaray, Siirt’in Baykan ilçeleri ile kardeş şehir protokolü yapılmıştır. Yurt dışında ise; Tatlısu, Semerkant, Oş, Tokmok, Komrat, Dragash, Dajt, Zavodskoy, Klina, Goradze, Yaroslavl, Elmarj, Bijeljina, Kırçova ile kardeş şehir protokolü yapılmıştır.
Kaynak:arudaa
Sakarya ilçe milli eğitim müdürlüğü
- SAKARYA’NIN COĞRAFİ KONUMU
- YER ŞEKİLLERİ
Şehrimizin en önemli yükseltileri Kuzey Anadolu Dağları üzerinde yer alır. Sapanca Gölü’nün güneyinde Samanlı Dağları, Geyve Boğazı’nın doğusunda ise Kapıorman ve Almacık Dağı ile Katırlı Dağları bulunur. Hendek - Kocaali arasındaki yükselti de Çamdağ adıyla bilinir. Sakarya’nın en yüksek noktası Almacık Dağı’nda yer alan Dikmen Tepe’dir. (1724 m)
Ovalar
Yaşadığımız şehrin ortasından geçen Kuzey Anadolu Fayı (KAF), ülkemizdeki en uzun ve en tehlikeli deprem kuşağını oluşturur. Ürettiği onlarca deprem ile üzerinde yer alan şehirleri defalarca yok ettiği bilinir. Ancak Sakarya’nın yer şekillerini incelerken KAF’ın yıktıklarına değil yaptıklarına bakmak gerekir. Faylar üzerinde meydana gelen büyük kırılmalar, tektonik ova dediğimiz çöküntüleri oluşturur. Akova (Adapazarı Ovası), Pamukova ve Sapanca Gölü çukuru bu şekilde oluşmuştur. Geyve Boğazı’nın birbirine bağladığı Adapazarı, Pamukova ve Söğütlü Ovası; Sakarya Nehri’nin taşıdığı alüvyonlarla zenginleştirdiği tarım alanlarına sahiptir.
Akarsular
Sakarya Nehri, Eskişehir’in Çifteler ilçesi yakınlarından doğar. Kollarıyla birlikte toplam uzunluğu 824 km’dir. Ülkemizin en uzun üçüncü nehridir. İlimizin sınırları içindeki uzunluğu ise 159 km’dir. Afyon, Eskişehir, Ankara ve Bilecik illerini geçtikten sonra dik ve dar yamaçlı Geyve Boğazını oluşturup Adapazarı Ovası’na ulaşır. Karasu’dan Karadeniz’e dökülürken deniz kıyısındaki akıntılar nedeniyle delta geliştirmekte zorlanır. Şehrimizin diğer akarsuları: Mudurnu Çayı, Çark Suyu, Maden Deresi, Dinsiz Çayı, Darıçay Deresi, Akçay, Karaçay, İstanbul Deresi, Yanık Deresi, Mahmudiye Deresi, Yırtmaç Deresi, Aygır Deresi, Değirmendere ve Büyük Melen Çayı’dır.
Yer altı Suları
Sakarya, yüzey sularında olduğu gibi yer altı suları varlığı açısından da oldukça zengindir. Ovanın taban suyu seviyesi yüksektir. Sapanca’nın güneyindeki dağlarda bulunan yamaç kaynaklarında şehrin ekonomisine de katkı sağlayan birçok su dolum tesisi bulunmaktadır. Şehrimizin aktif deprem bölgesinde olması, fay kaynaklı sıcak suların varlığını artırmıştır. Bu nedenle ilimizde çok sayıda kaplıca bulunmaktadır. Bunlar; Akyazı-Kuzuluk, Geyve-Acısu ve Ilıcasu ile Taraklı-Kil Hamamı Kaplıcaları’dır.
Göller
Sapanca Gölü, İzmit Körfezi’nin bir uzantısı iken zamanla meydana gelen yığılmalarla körfezden koparak oluşmuştur. Kapladığı alan 42 km2 dir. Güneyindeki dağlardan inen sellerle iyi beslenen göl, fazla suyunu Çark Deresi aracılığı ile Sakarya Nehri’ne boşaltır. Şehrin içme suyu ihtiyacını karşılar. Acarlar Longozu, şehrimizin en özel sulak alanlarından biridir. İçi su kaplı orman anlamına gelen longozlar, bitki ve hayvan çeşitliliği açısından çok zengindir. Gölde 2300 tür bitkinin yanında 243 kuş çeşidi bulunduğu tespit edilmiştir. Ayrıca bazı endemik bitki türlerine de ev sahipliği yapmaktadır. Su menekşesi, bu endemik türlerden biridir. Karasu ilçesinde yer alan Acarlar Longozu, kıyıya 2 km uzaklıktadır. 24 km2 lik büyüklüğüyle ülkemizde tek parça hâlinde bulunan en büyük longozdur. Şehrimizde yer alan diğer göller; Poyrazlar, Büyük Akgöl, Küçük Akgöl ve Çaltıcak’tır.
- İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ
2. İNSAN YAŞADIĞI YERE BENZER
İnsan her dönemde doğayla etkileşim içinde olmuştur. Bazen yaşadığı coğrafyayı aşmak için mücadele etmiş, bazen de kendisine sunulan imkânları değerlendirerek fırsata çevirmiştir. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu’da ulaşım çeşitli yollarla sağlanmıştır. Özellikle engebenin az olduğu yerlerde ulaşım ağı gelişmiştir. Ulaşım sisteminin içinde yer alan köprüler ise aşılması zor nehirler karşısında bulunan bir çözümdür. Öyle ki ilkbahar aylarında taşan Sakarya Nehri, Bizans İmparatoru Justinianus’u bir köprü yaptırmaya mecbur bırakmıştır. Yapının tamamlanmasının ardından nehre karşı zaferini ilan eden imparator, köprünün kitabesinin bir bölümünde “Ey Sakarya! Eskiden gemilere yol vermeyen, yenilgisiz olan sen, bugün taştan çözülemeyecek bağlarla kelepçelenmiş yatıyorsun.” diyerek seslenmiştir. Şehrimizin olumlu ve olumsuz özelliklerinin eski zamanlardan beri insan yaşamını farklı şekillerde etkilediği söylenebilir.
3. SAKARYA’NIN NÜFUSU
Ülkemizde nüfusun dağılışını etkileyen faktörlerin başında yer şekilleri ve iklim gelmektedir. Sakarya, ülkemizde nüfusun yoğun olduğu yerlerden biridir. Verimli ve yerleşmeye elverişli topraklar, ulaşım ve sanayideki gelişmişlik; şehrin aldığı göçlerle nüfusunun hızla artmasına sebep olmuştur. Sakarya’da 2022 yılı sonu itibarıyla 1.060.876 kişi yaşamaktadır. Yıllık nüfus artış hızı yüzde 1,75’dir. İl genelinde km2 ye 220 kişi düşmektedir. Sakarya, nüfus bakımından Türkiye’nin en kalabalık 22. şehridir. Nüfusun en fazla olduğu üç ilçe sırasıyla Adapazarı, Serdivan ve Akyazı iken; nüfusun en az olduğu üç ilçe sırasıyla Taraklı, Karapürçek ve Söğütlü’dür.
- SAKARYA’DA ÇALIŞANLARIN SEKTÖREL DAĞILIMI
- SAKARYA’DA NÜFUSUN YAŞ GRUPLARINA VE CİNSİYETE GÖRE DAĞILIMI
Şehrin nüfus yoğunluğu, 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin kaybettiği topraklardaki Müslüman Türk halkının bu bölgeye yerleştirilmesi sonucu artmıştır. Göçler, Sakarya’nın zengin kültürel varlığının oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu nedenle Sakarya, kültürel olarak Balkanlarla Kafkasların buluşup Anadoluyla kaynaştığı noktadır.
4. SESİMİ DUYAN VAR MI?
Doğada kendiliğinden meydana gelen, can ve mal kaybına neden olan olaylara doğal afet denir. Deprem, sel, çığ, heyelan, erozyon ve orman yangını gibi olaylar buna örnek olarak verilebilir. Coğrafi özelliklerinden dolayı, Sakarya’da tarih boyunca çok sayıda doğal afet yaşanmıştır. Sakarya Nehri’ndeki taşkınlarla meydana gelen seller, Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki kırılmalarla oluşan depremler; şehrimizde en fazla can ve mal kaybına neden olan doğal afetlerdir. Türkiye, dünyanın en hareketli deprem kuşaklarından biri üzerinde bulunmaktadır. Topraklarımızın yarısına yakını birinci derece deprem bölgesi içindedir. Ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi şehrimizde de can ve mal kayıpları ile sonuçlanan büyük depremler olmuştur.
5. ADA KAZASINDAN SAKARYA İLİNE
ŞEHRİMİZİN İDARİ YAPISI
Sakarya ilinin 16 ilçesi bulunmaktadır. Bunlar; Adapazarı, Akyazı, Arifiye, Erenler, Ferizli, Geyve, Hendek, Karapürçek, Karasu, Kaynarca, Kocaali, Pamukova, Sapanca, Serdivan, Söğütlü ve Taraklı’dır. Şehrimiz, 1954 yılına kadar Kocaeli iline bağlı bir kaza (ilçe) olarak yönetilmiştir. Sakarya, 1 Aralık 1954 günü il ilan edilerek bugünkü idari yapısına kavuşmuştur.
ŞEHRİMİZİN İDARİ GELİŞİMİ
14.yy. • Orhan Gazi’nin fethiyle Türk idaresi altına alındı.
1520 • Ada kazası (ilçe) olarak yönetilmeye başlandı.
1868 • Adapazarı Belediyesi kuruldu.
1954 • Sakarya il olarak ilan edildi.
2000 • Adapazarı Büyükşehir Belediyesi kuruldu.
2008 • Adapazarı Belediyesi, Sakarya Büyükşehir Belediyesinin alt kademe belediyesi oldu.
2014 • İlin tüm ilçe belediyeleri büyük şehire bağlandı.
6. SAKARYA TARİHİ
İnsanlar, yerleşim yeri seçerken su kaynaklarının bol, iklim şartlarının elverişli olduğu yerleri tercih etmiştir. Sakarya, bu özelliklere sahip olmasından dolayı Anadolu’nun en eski yerleşim alanlarından biri olmuştur. Şehrimiz, Sakarya Nehri’nin hayat verdiği verimli topraklar üzerinde birçok medeniyete de ev sahipliği yapmıştır. Adını Sakarya (Sangarios) Nehri’nden alan şehrimizin Friglerle başlayan uygarlık yolculuğu; Lidyalılar, Persler, Büyük İskender İmparatorluğu, Bitinya Krallığı, Roma ve Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuyla devam etmiştir. 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’nun pek çok yerinde olduğu gibi bu bölgede de Türk fetihleri yoğunlaşmıştır. Sakarya ve çevresine ilk Osmanlı akınları 14. yy başlarında Osman Bey döneminde başlamış; Taraklı, Mekece, Akhisar (Pamukova), Geyve, Akyazı ve Hendek bu dönemde fethedilmiştir. Orhan Gazi zamanında ise dönemin komutanlarından Konur Alp tarafından Adapazarı da dâhil olmak üzere bölgenin tamamı Osmanlı topraklarına katılmıştır. Fethin ardından Orhan Bey, buraya kendi adıyla bilinen camiyi yaptırmıştır. Adapazarı adı, Osmanlı belgelerinde ilk kez Ada Karyesi (köyü) şeklinde 16. yy başlarında Kocaeli sancağına bağlı bir köy olarak geçmektedir. 1520 yılında kaza (ilçe) olmuş, 1868 yılında ise belediye teşkilatı kurulmuştur. 1 Aralık 1954 yılında ise il olmuştur. Şehrimiz, Osmanlı Devleti’nin başkenti olan İstanbul’a yakın konumuyla yüzyıllar boyunca önemli bir yere sahip olmuştur. Osmanlı Devleti döneminde gemi yapımında kullanılan kereste, sefere çıkan ordular için buğday ve saman temini Sakarya’dan sağlanmıştır. Verimli tarlalarında yetiştirilen birçok ürün saray mutfağının vazgeçilmezi olmuştur. Sakarya, konumu itibariyle İstanbul’un Anadolu’ya açılan kapısıdır. Bu nedenle millî mücadele döneminde de işgal güçlerinin hedefi olmuştur.
MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ: VATAN, MİLLET, SAKARYA!
Osmanlı Devleti, XX. yüzyıla geçmişin ağır yükünün yorgunluğuyla girdi. 1914 ile 1918 yılları arasında gerçekleşen I. Dünya Savaşı’ndan Osmanlı Devleti de yenik çıktı. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra düşman devletler Anadolu’da işgallere başladı. Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak başlattığı Milli Mücadele’de Sakarya da ön saflarda yer aldı. Bu dönemde Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi şehrimizde de milli cemiyetler kuruldu. Adapazarı ve Geyve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin yanı sıra Trakya Paşaeli Cemiyeti’nin bir şubesi açılarak vatansever bir duruş ortaya konuldu. İşgalleri protesto etmek için 24 Mayıs 1919’da düzenlenen mitinge çok sayıda kişi katıldı. Halit Molla, Yahya Kaptan, Kazım Kaptan, İpsiz Recep ve arkadaşları Adapazarı ve çevresinde mücadele eden Kuvayımilliyeciler olarak sadece işgal güçleriyle değil, bu güçlerle iş birliği yapan isyancılarla da mücadele ettiler. TBMM’nin açılmasının ardından Anadolu’da çıkan isyanlardan biri olan Adapazarı ve Hendek Ayaklanması bastırıldı.
Ali Fuat Paşa’dan (Cebesoy) aldığı emirle isyancıların üzerine yürüyen Yarbay Mahmut Bey’in Hendek’te şehit edilmesinin ardından, isyancılar 23 Nisan 1920’de meclisin açıldığı gün Adapazarı’nı ele geçirdi. Durumu haber alan Ali Fuat Paşa, Bursa’dan yola çıkarak Geyve üzerine yürüdü. Geyve Boğazı’nda işgalcilerin ve İstanbul hükûmetinin desteklediği Anzavur Ahmet’in güçleriyle yapılan çarpışmaların ardından boğaz Ali Fuat Paşa’nın kontrolüne geçti. Ethem Bey’in de bölgeye gelmesiyle birlikte Sapanca, Adapazarı ve Hendek’te kontrol sağlandı. Bu tarihten sonra Adapazarı bir süre Kuvayımilliye ile isyancılar arasında el değiştirdi. 26 Mart 1921 günü Adapazarı ve çevresi Yunan kuvvetleri tarafından işgal edildi. Bu işgal boyunca millî güçler Sakarya Nehri’nin doğusunda bir savunma hattı oluşturdu. 21 Haziran 1921 sabahı saat 04.00’te Sakarya Bölge Komutanlığı’nın görevlendirdiği üç baskın kolu, kısa bir çarpışmanın ardından şehrin kontrolünü ele geçirdi. Şehre ilk giren kuvvetler Halit Molla ve Kazım Kaptan’ın birlikleridir. Halit Molla kurtuluştan sonraki ilk sabah ezanını okurken Kazım Kaptan Türk bayrağını hükümet konağına çekti. Ülkemizde milli mücadelenin kazanılmasının ardından Cumhuriyet ilan edildi ve sonrasında birçok alanda yenilikler yapıldı. Adapazarı’nda da eğitim, bayındırlık, ulaşım, sanayi, ticaret ve toplumsal alanda büyük gelişmeler yaşandı.
BÜYÜK BULUŞMA: ATATÜRK SAKARYA’DA
Mustafa Kemal Paşa’nın Sakarya Zaferi’nde Yunan Taarruzu’nu durdurmasının üzerinden yaklaşık bir yıl geçmişti. Meclisin ‘‘Gazi’’ unvanıyla taçlandırdığı Paşa, Yunan güçlerini Anadolu’dan söküp atmak için hazırlanırken tüm Avrupa Anadolu’da neler olduğunu merak ediyordu. Fransız gazeteci yazar Claude Farrere (Klod Farer) girişimleriyle Gazi’den randevu almayı başarmıştı. Buluşma İzmit’te gerçekleşecekti. Ancak Gazi’yi İzmit’e gitmeden önce Adapazarı’nda birileri bekliyordu: Sevgili annesi Zübeyde Hanım ve kız kardeşi Makbule Hanım.
En son görüştüklerinde, annesi Gazi’yi Kurtuluş Savaşı’nı başlatacağı Samsun yolculuğuna uğurlamıştı. Görüşmeyeli üç yıl olmuştu. Buluşmaya giderken yanındakiler Zübeyde Hanım’ın heyecanlandığını düşünerek onu sakinleştirmeye çalıştılar: “Ben sakinim. Hiç telaş etmeyiniz. Oğlumu görmeye gidiyorum. Oğlum hiç değişmemiştir. Hiç mağrur olmamıştır.” diyerek karşılık vermişti Zübeyde Hanım. Onun oğlunu görmeye giderken duyduğu sevincin başlıca sebebi, aldığı unvanlar veya kazandığı zaferler değil; sadece kendini gurura kaptırmamasıydı. Gazi, 14 Haziran 1922’de bugün Atatürk müzesi olan istasyonun yanındaki evin balkonunda Sakaryalıların huzurunda annesiyle kucaklaşarak hasret giderdi. Bu tarihi ve duygusal buluşmanın doruğa çıkardığı heyecanla meydandaki kalabalıktan gelen ‘‘Allah ayırmasın.’’, ‘‘Yaşa Mustafa Kemal Paşa, Yaşa!’’ sesleriyle ortalık çınlıyordu. Claude Farrere ile İzmit’te buluştuktan sonra birlikte tekrar Adapazarı’na dönen Gazi, 21 Haziran Adapazarı’nın kurtuluş kutlamalarına katıldı. Bugünkü Sabihahanım Ortaokulunu, Ahşap ve Demir Fabrikalarını (Zirai Donatım Kurumu) ziyaret etti. Gazi, 22 Haziran’da Geyve’de askerî birlikleri denetledikten sonra Taraklı’ya geçmiş, 24 Haziran 1922’de Ankara’ya dönmüştür. Yaklaşık iki ay sonra gerçekleşecek olan Büyük Taarruz ile Millî Mücadele’nin askerî aşaması zaferle sonuçlanmıştır.
7. KOMŞU VE KARDEŞ ŞEHİRLER
Sakarya’nın komşu olduğu şehirlerle tarihî ve kültürel bakımdan ortak özellikleri vardır. Bu durum; şehrimizin komşularıyla güçlü, derin ve sıcak ilişkiler kurmasını sağlamıştır. Şehrimiz; doğusunda Düzce, güneydoğusunda Bolu, güneyinde Bilecik, batısında Kocaeli ve güneybatısında Bursa ile komşudur.
KARDEŞ ŞEHİRLERİMİZ
Şehirler arasında derin ve uzun süreli ortaklıklar kurulur. Kardeşlik kuran şehirler; kültürel, ekonomik, çevresel sorunlar ve sınır ilişkisi gibi alanlarda iş birliği yaparlar. Bu anlamda kardeş şehirlerin ortak özelliklerinin bulunması önemlidir. Kurulan kardeşliğin devamlılığı bu benzerliklerin varlığına bağlıdır. Şehrimiz Sakarya, ülkemizdeki ve yurt dışındaki bazı şehirlerle kardeşlik bağı kurmuştur. Yurt içinde; Kocaeli’nin Körfez, Van’ın Bahçesaray, Siirt’in Baykan ilçeleri ile kardeş şehir protokolü yapılmıştır. Yurt dışında ise; Tatlısu, Semerkant, Oş, Tokmok, Komrat, Dragash, Dajt, Zavodskoy, Klina, Goradze, Yaroslavl, Elmarj, Bijeljina, Kırçova ile kardeş şehir protokolü yapılmıştır.
Kaynak:arudaa
Sakarya ilçe milli eğitim müdürlüğü